Dünyanın Büyük Sorunu: Vasatın Liderliği

11 Eylül 2001 dünya için bir dönüm noktası. Yıllardır devam eden Orta Doğu macerası için bir gerekçe daha. 9/11 konusunda bir çok komplo teorisi var ama ben bu durumun şirketlere etkisinden söz edeceğim bu yazıda. 11 Eylül, Bin Ladin, Afganistan, Irak filan diyerek 2010 yılındaki Arap baharının tohumları atılırken, kimsenin umurunda olmaması için bir şey yapmak gerekiyordu. O da dünyayı zenginleştirmek. Öyle ki, bütün dünya agresif bir büyüme dönemine girerse bu büyümeyi kaldırabilmek için yatırım ve paraya ihtiyacı olacaktı. Bu para sağlandığı sürece de herkes kendi derdine düşüp cebini, şirketini, ülkesini kalkındırmaya çalışacak olan biten umurunda olmayacaktı. Öyle ya musluk akarken doldurmak gerekliydi.

Musluk aktığı için de bütün şirketler büyüme dönemine girdi. Ama bu büyüme adım adım değil bir anda 2-3 katına çıkmak gibi bir büyüme. 2003 – 2007 dönemleri işte vasat liderlerin tohumlarının atıldığı dönemler. Hacim öyle bir hızlı arttı ki şirketler bırakın yöneticiyi, çalışan bulamazken, bir de onları yönetecek yetiştirecek yöneticileri bulmaları gerekiyordu. Öyle ki 3 aylık çalışanların tecrübeli diye terfi ettirildiği, ve sonra bu tür yöneticilerin yönetici örneği olarak parmakla gösterildiği bir dönemin başlangıcı oldu bu. Şirketler kendi çalışanlarını o kadar tanımıyordu ki her bir yönetici assesment denen bir değerlendirme sürecinden geçmek zorunda kaldı. Tanınmayan bir kişi işe alınırken uygulanan Assesment’ı yadırgamasam da, yıllardır o şirkette çalışan kişilerin tanınmıyor oluşu bence şirket adına ciddi düşünülmesi gereken bir konudur.

Peki Bu Dönem Bize Ne Kazandırdı Ne Kaybettirdi?

O döneme kadar iyi bir yönetici olabilmek için bir çok alanda tecrübeye sahip olmak gerekiyordu. Bu nedenle kurum için rotasyon olmazsa olmaz bir tecrübe edindirme yöntemiydi. Bir yönetici bir üst role terfi edebilmek için, o pozisyonun altındaki bütün rollerde ya fiilen çalışır ya da o bölümlerle içli dışlı çalışmak durumunda bırakılırdı. Böylece bir sonraki kariyer adımında yöneteceği ekibin her biriminde tecrübe sahibi olarak o pozisyona atanırdı.

Tabi dünya bu denli büyürken bu tip liderler yetiştirmek de kolay değildi. Zaten zoraki atanmış vasat yöneticilerle bunu yapabilmek de pek mümkün değildi. Bu nedenle dikeyde uzmanlık pompalanmaya başladı. Sadece bir alanda uzman olan kişiler uzmanlık alanlarının saltanatı devam ettiği sürece hallerinden memnunlardı. Ne zaman ki uzman oldukları alanın saltanatı sonlandı, ya da teknoloji tarafından ele geçirildi işte o zaman dikeyde uzmanlaşmış vasat liderlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için bir yol bulmaları gerekti. Tahmin ettiğiniz üzere bu yol “Sahte Kaos”lardı.

Vasat Lideri Nasıl Tanırsınız?

Aslında tam olarak “yırtıcı vasat lider” demek daha doğru olacak. Zira bu dönemin ürettiği vasat liderler içerisinde kendini geliştirip vasatlıktan çıkan, yetenek ve yetkinliklerinin sınırını bilerek hayatına devam edenleri bu tanımın dışında bırakmamız gerek. Yırtıcı vasat liderlerin en önemli özelliği kendine tehdit olarak gördüğü ekibindeki kişileri sürekli teşvik ve gazla yönetip terfi ettirmemesidir. Bununla birlikte asıl tanındıkları nokta ise her dediğini sorgusuz sualsiz kabullenen, kendisi gibi vasat kişileri, kendisine bağlı yöneticiler olarak yükseltip, her konuda dediğini yaptırabileceği belki de bir nevi diktatör diyebileceğimiz bir yola evirilmesidir. Ayrıca en çok uyguladıkları yöntemlerden biri de her şey güzel giderken bilerek ya da bilmeyerek kaos yaratıp sonra bu kaosu çözerek bu durumdan nemalanmalarıdır.

Dünya Lehman Brothers olayı ile tam kırılma noktasına gelip ipler gerilirken tedirgin olan bu yaşam formu yine bu krizin atlatılabilmesi için Amerika’nın piyasaya saldığı paralar ile rahatladı. Çünkü şirketler de bir anda rahatladı ve bu kişilerin yetkinlikleri ve varlıkları belirli bir süre daha sorgulanmadı. Taa ki pandemi hayatımıza girene kadar.

Pandemide Ne Değişti?

Neredeyse her şey. Belirsizlik piyasalarda herkesin korumacı bir hal almasına neden oldu. Ülkeler ve şirketler kendi içlerine çekildi. İş birlikleri kuşkucu ve tereddütlü bir hal aldı, azaldı. Böyle bir dönemi yönetmek maalesef vasat liderler için pek kolay değildi. Zira bu dönemde pek çok dinamiği değerlendirerek karar vermek, potansiyelleri iyi analiz edip gelecek için yatırım yapmak ve belki de en önemlisi bir çok konuda sorumluluğu çekinmeden üstlenebilmek gerekiyordu.

İşte burada bir kırılma yaşandı, bunun farkında olan bazı şirketler bu yönde adımlar atmaya başladı. Gerçek yetenek ve yetkinlikleri bünyelerine katarken vasatlar ile yollar olabildiğince ayrıldı. Ama hala daha şirketlerin bir çoğu, kaçırdığı fırsatların post mortemini yapacak yetkinliklerden dahi oldukça uzakta.

Elbette bu durumdan bir çıkış yolu var, pembe gözlükleri çıkartıp, çıplak gözle yetkinlik ve yetenekleri tekrar bulmak gerekiyor. Yıllardır vasat liderlerin yönetimi altında gölgelenen, karakteri gereği kendini geliştirmeye devam etse de küskünlüğü olan bu yetenekler şirketler için ciddi bir kurtuluş şansı.

Bu yazıda her ne kadar şirketleri baz alsam da ülkeler için de durum böyle, Donald, Boris ve daha niceleri bu dönemin bize getirdiği yönetimler. Umarım hem ülkeler hem de şirketler bir an evvel gerçek yetkinlikte yöneticileri keşfeder ve işin başına geçirirler.

Yaşadığımız dünyanın geleceği için…

Ömer Demir
Ömer Demir
Nesne: 15

Bir Cevap Yazın